Biz şehirde yaşayanlar,
köy hayatını özenen insanlarız. Gerçekçi olalım hayat şartlarımız, alıştığımız
düzen gereği hayalini de kursak bu hayatı bırakıp köy hayatına alışamayız.
Bu yüzden de senelik
tatil izinlerinde, bayram tatillerinde ya da hafta sonu o özlemini çektiğimiz
sakinliğe doğru giderken buluruz kendimizi. Türkiye’de yaşanılası birçok köy
var. Köy denince ben yeşilliklerin içinde tek katlı evlerin olduğu, huzur dolu
bir yer hayal ediyorum.
İşte bu köylerin en
başında Eski Datça geliyor. İçinde birbirinden güzel köy kahvelerinin
bulunduğu, dar sokakları ve çiçekleriyle ünlü bu sevimli köy ilk fırsatta
gideceğiniz yerler arasında olmalı.
Begonvil ağaçlarının
süslediği taş evler ve huzurlu havası ile yakın zamanda hak ettiği değere
kavuşacağını, Alaçatı’dan farksız olacağını düşünüyorum. Datça merkezine 2,5 km
uzaklıktaki Eski Datça’ya minibüslerle de gelebilirsiniz.
Eski Datça’ya gelmişken
meydandaki Orhan’ın Kahvesini ziyaret etmeden gitmeyin sakın. Arabası ile
gelenler için Eski Datça’ya girer girmez sol tarafta araba park edilmesi için
bir meydan var. Oradan Can Yücel Kahvesi olarak anılan Orhan’ın kahvesine kadar
150 metre yürümeniz gerekiyor. Kahve, eski köy kahvesi özelliklerini koruyan,
dut ağaçlarının gölgesinde, güneş ışıklarının değişik görüntüler sergilediği
tek kelime ile müthiş bir yer. Orhan’ın kahvesinde teyzelerin açtığı taze gözlemelerden de yiyebilirsiniz.
Eski Datça’nın her
sokağında hediyelik eşya dükkanı var, birçok ürün kendi orjinal eserleri.
Burada gezilebilecek yerlerden bir diğeri de Can Yücel’in yaşadığı ev. Can
Yücel’in ölüm yıldönümü olan 12 Ağustos’ta ziyarete açılıyor. Can Yücel adı
Eski Datça ile resmen bütünleşmiş.
0 yorum:
Yorum Gönder